20 Eylül 2010 Pazartesi

Bulutlar ucar gider, domatesler cürür.

Sol kulagim yaniyor.
Annem seni biri aniyor diyor.
Beni kim anar ki?
Tozlu bir kitap aldim kütüphaneden.
Turuncu post-it li sayfayi actim.
Basligin yanina bir kalp ve bir yildiz cizmisim.
Ezberledigim bir ask hikayesi.
Dört sene önce yazilmis.
Yasanmisligi 25 sene vardir belkide.
Iclal Aydin yazmis.
Kitabi okuyanlara „o hikayeyi bir kez daha oku“ dedigim bir hikaye.
Gözden bir damla düsmezse olmaz.
Düser mutlaka tüm dinlenmis ask hikeyelerine tüm annaannemin sokaginin kösesinde sevdikleriyle bakisip kavusamayanlara.
Bana hep sen kücüksün derlerdi.
Balkondan izlerdim onlari.
Onlarin hikayelerini cocuk kalbimle izledim.
Simdiki kalbim ise Tülay abla ve Erhan agabeyin hikayesine hickira hickira aglaya bilir.
Biliyorum belkide böyle seye aglanmamali.
Ne zaman bu satirlari okusam anneannemin balkonu gelir aklima.
Sokkagin kösesi gelir gözlerimin önüne.
Sonra bana kücük diyen Nermin, Rukiye, Rakibe, Erhan, Ersin gelir aklima.
Onlara noldu diye sorarim?
Artik kimse yok o sokakta.Anneannemin yasitlarindan baska.

Hiç yorum yok: